3 Aralık 2011 Cumartesi

HeyBeli'ye..


Geçiyor zaman.. sana en azından bi şarkı yollayım istedim.. içinde farklılık barındıran sürprizleri ve ardından gelen artçı şokları severim, bilirsin..

Uzuyor zaman.. bunu “fb” duvarında paylaşmayı doğru bulmadım.. “A”ma “B”ence en anlamlısı buydu.. sadece sözleri değil, şarkıyı ilk dinlediğimiz an da bunu paylaşmam için yeterli derinlikte.. 

zincirlikuyu metrobüs durağı, yağmur damlaları çarpıyor cama, akşam üzeri saat 6 suları.. gün tükenmek üzere.. birbirine kilitlenmiş iki nefes, iki ruh.. ikisi de zamanın akıp gitmesinden korkuyor.. birbirine sarılıp durdurmak istiyorlar saniyeleri.. duvarlar geçit vermiyor omuzlara.. gözler ve kulaklar çıldırıyor bu manasızlığa.. bir karmaşa, bir telaş çöküyor bedene.. ve kalp çıkıyor ağır adımlarla kürsüye.. susun diyor.. susun ve dinleyin sadece.. teslim edin her biriniz kendinizi yağmura ve huzura.. yıldıza aya, kara toprağa, düşen yaprağa soruyor zaman.. her biri bir pejmürde telaş.. 

susuyor zaman..


bakıyor zaman.. ensesinde ince bir sızı.. geriye dönüp bakıyor.. “hoop! noluyor?” diyor şerefine açılan şarap.. mumlar titreyerek cevap veriyor, “arz-ı endam ediyor diyor heybeli”.. beriden süzülüyor sandallar.. öteden göz kırpan bir deniz feneri, bahçeden bir ses taşıyor pencereye nisan rüzgarları.. buram buram kokuyor oda o an, urumeli..

donuyor zaman.. bir tabak makarnayla başlayan gece rumelide mola veriyor.. utanıyor yanaklar.. başlar veriyor baş başa.. o da ne? bir koku daha yayılıyor odaya.. oda sen kokuyor.. eller çekimser oy verirken, dudaklar geri kalanlarla dalga geçiyor.. ah o deli, ah o çılgın dudaklar.. haşarı bi çocuk masumiyetiyle dolaşıyor bedeni.. merak ediyor.. buldukça şımarıyor.. oynadıkça küsüyor.. kaybettikçe kavuşuyor beline.. ve yandıkça titriyor.. titriyor zaman..

Özlüyor zaman.. özlüyor insan.. özlüyor aynı sabaha uyanmaları.. kara perdeleri yalıyor güneş.. arsız ve usulca süzülüyor kirpiklerden içeri.. aynalar, gece, layığı ile yerine getirilmiş bir görevin vecdi içinde teslim ediyor bayrağı gündüze.. gündüz vakur.. gündüz asil.. gündüz gizemli.. gündüz zırhlı.. gündüz kaçak.. gündüz kirli.. gündüz kaka.. ve temizliyor zaman..

Yetmiyor zaman.. gülmelere.. ağlamalara.. sevmelere.. sevilmelere yetmiyor.. sarılmalara yetmiyor.. uyumalara, sevişmelere yetmiyor.. korkulara, ihanetlere, yalanlara, hırslara yetmiyor.. yetmiyor paraya.. yetmiyor eğlenmeye.. yetmiyor kavgalara.. geleceğe yetmiyor.. aynalara yetmiyor.. harflere yetmiyor.. sevdalara yetmiyor.. bize yetmiyor..

koşuyor zaman.. var gücüyle koşuyor.. yetişmek için kendine.. ciğerleri elinde, yüreği ağzında..elini uzatsa ha tuttu ha tutacak.. yetişemiyor kendine.. çöküyor zaman.. kalkıyor çöktüğü yerden.. bir adım, bir adım daha.. aha desen yok, daha desen gitmez.. bırakıyor zaman..

geliyor zaman.. mevsimler geliyor.. mevsimler geçiyor.. yapraklarını döküyor bir söğüt.. erik mızmızlanıyor.. ayva sarısı bir kumsal beliriyor ayaklarda.. Karadeniz hırçınlaşıyor.. dövüyor taşları.. sarı, gelecekten haber taşıyor..

aynalarda zaman.. bıkıyor bu mevsim.. yalnızca uyumak istiyor.. önce o kırmızı makyajını siliyor üzerinden.. başını yastıklara boş koyuyor.. bitiyor zaman.. başı duman.. başı bulut.. başı sonbahar.. biraz İstanbul.. biraz bodrum.. biraz Üsküdar.. başında Kızkulesi.. asılı kalıyor, fırça darbesinde ki paletlerde zaman..

Çirkef zaman.. kıyamıyor geçmeye.. ne yarda, ne serde zaman.. bırakamıyor kokuyu, masumiyeti, huzuru, güveni.. kıyamıyor yıkıp geçmeye.. lakin kıyıyor yelkovan.. zehirliyor akrep.. çirkin ruhlar sarıp sarmalıyor etrafı.. bir savaş başlıyor ki, ışık yok, yolcu yok, ses yok.. bütün kainat kesilmiş lâl.. kimse bu oyunu tek bir defa olsun etmiyor ihlâl.. ruhların düştüğü hali mağlubiyetin timsalidir sanıyor, dönüp maziye tırmanıyor, ne hicranlar neler anıyor.. ağaçlar taşlar ürperiyor, güya aynalar her şeyi biliyor.. dolaşıyor mahremimizde nâmahrem.. zaman.. ah o zaman.. kaldır diyor başını, senin hakkın değil mâtem..

Gidiyor zaman.. sadece gidiş bileti olan.. siren sesi çalıyor bu anlarda.. aynısı bir de on kasımlarda.. yavaş yavaş dönmeye başlıyor demir tekerlekler.. raylar gıcırdıyor.. kompartımandan sarkıyor bedenler.. ha düştü ha düşecek.. bugün diyor makinist, bundan sonraki hayatın ilk günü.. bir güneş doğuyor batıdan.. bir çocuk tebessümü oturuyor dudağımıza.. andıkça, yaşadıkça, yaşattıkça.. varlığı umut oluyor.. sancılanıyor bir anne.. bir kız doğuyor.. martılar çığlık çığlığa.. ötede fakir bir çocuk simidini ısırıyor.. cümleleri bölüyor zamana, kelimelerle oynuyor.. göğsüne iliştiriveriyor harfleri, zamanı hediye ediyor.. aynı anda bir gemi demir alıyor izmir’de bir limandan.. zeybek efenin dizleri kanıyor.. öylece gidiyor zaman..

ve susuyor zaman.. “kan”A kana susuyor..








“ah, ne çok sevmişim seni..”



16 Kasım 2011, Çarşamba

Sabaha karşı 03:02, Şişli’de bir ev.. penceresine yağmur vuruyor..


Son Konular

Son Yorumlar


" Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten, Çekildik îzzet-û ikbâl ile bâb-ı hükûmetten !.. "