Geçiyor zaman.. sana en azından
bi şarkı yollayım istedim.. içinde farklılık barındıran sürprizleri ve ardından
gelen artçı şokları severim, bilirsin..
Uzuyor zaman.. bunu “fb” duvarında
paylaşmayı doğru bulmadım.. “A”ma “B”ence en anlamlısı buydu.. sadece sözleri
değil, şarkıyı ilk dinlediğimiz an da bunu paylaşmam için yeterli
derinlikte..
zincirlikuyu metrobüs durağı,
yağmur damlaları çarpıyor cama, akşam üzeri saat 6 suları.. gün tükenmek
üzere.. birbirine kilitlenmiş iki nefes, iki ruh.. ikisi de zamanın akıp
gitmesinden korkuyor.. birbirine sarılıp durdurmak istiyorlar saniyeleri..
duvarlar geçit vermiyor omuzlara.. gözler ve kulaklar çıldırıyor bu manasızlığa..
bir karmaşa, bir telaş çöküyor bedene.. ve kalp çıkıyor ağır adımlarla
kürsüye.. susun diyor.. susun ve dinleyin sadece.. teslim edin her biriniz
kendinizi yağmura ve huzura.. yıldıza aya, kara toprağa, düşen yaprağa soruyor
zaman.. her biri bir pejmürde telaş..
susuyor zaman..
…
bakıyor zaman.. ensesinde ince
bir sızı.. geriye dönüp bakıyor.. “hoop! noluyor?” diyor şerefine açılan
şarap.. mumlar titreyerek cevap veriyor, “arz-ı endam ediyor diyor heybeli”..
beriden süzülüyor sandallar.. öteden göz kırpan bir deniz feneri, bahçeden bir
ses taşıyor pencereye nisan rüzgarları.. buram buram kokuyor oda o an,
urumeli..
donuyor zaman.. bir tabak
makarnayla başlayan gece rumelide mola veriyor.. utanıyor yanaklar.. başlar
veriyor baş başa.. o da ne? bir koku daha yayılıyor odaya.. oda sen kokuyor..
eller çekimser oy verirken, dudaklar geri kalanlarla dalga geçiyor.. ah o deli,
ah o çılgın dudaklar.. haşarı bi çocuk masumiyetiyle dolaşıyor bedeni.. merak
ediyor.. buldukça şımarıyor.. oynadıkça küsüyor.. kaybettikçe kavuşuyor beline..
ve yandıkça titriyor.. titriyor zaman..
Özlüyor zaman.. özlüyor insan..
özlüyor aynı sabaha uyanmaları.. kara perdeleri yalıyor güneş.. arsız ve usulca
süzülüyor kirpiklerden içeri.. aynalar, gece, layığı ile yerine getirilmiş bir
görevin vecdi içinde teslim ediyor bayrağı gündüze.. gündüz vakur.. gündüz
asil.. gündüz gizemli.. gündüz zırhlı.. gündüz kaçak.. gündüz kirli.. gündüz
kaka.. ve temizliyor zaman..
Yetmiyor zaman.. gülmelere..
ağlamalara.. sevmelere.. sevilmelere yetmiyor.. sarılmalara yetmiyor..
uyumalara, sevişmelere yetmiyor.. korkulara, ihanetlere, yalanlara, hırslara
yetmiyor.. yetmiyor paraya.. yetmiyor eğlenmeye.. yetmiyor kavgalara.. geleceğe
yetmiyor.. aynalara yetmiyor.. harflere yetmiyor.. sevdalara yetmiyor.. bize
yetmiyor..
koşuyor zaman.. var gücüyle
koşuyor.. yetişmek için kendine.. ciğerleri elinde, yüreği ağzında..elini
uzatsa ha tuttu ha tutacak.. yetişemiyor kendine.. çöküyor zaman.. kalkıyor
çöktüğü yerden.. bir adım, bir adım daha.. aha desen yok, daha desen gitmez..
bırakıyor zaman..
geliyor zaman.. mevsimler
geliyor.. mevsimler geçiyor.. yapraklarını döküyor bir söğüt.. erik
mızmızlanıyor.. ayva sarısı bir kumsal beliriyor ayaklarda.. Karadeniz
hırçınlaşıyor.. dövüyor taşları.. sarı, gelecekten haber taşıyor..
aynalarda zaman.. bıkıyor bu
mevsim.. yalnızca uyumak istiyor.. önce o kırmızı makyajını siliyor üzerinden..
başını yastıklara boş koyuyor.. bitiyor zaman.. başı duman.. başı bulut.. başı
sonbahar.. biraz İstanbul.. biraz bodrum.. biraz Üsküdar.. başında Kızkulesi..
asılı kalıyor, fırça darbesinde ki paletlerde zaman..
Çirkef zaman.. kıyamıyor
geçmeye.. ne yarda, ne serde zaman.. bırakamıyor kokuyu, masumiyeti, huzuru,
güveni.. kıyamıyor yıkıp geçmeye.. lakin kıyıyor yelkovan.. zehirliyor akrep..
çirkin ruhlar sarıp sarmalıyor etrafı.. bir savaş başlıyor ki, ışık yok, yolcu
yok, ses yok.. bütün kainat kesilmiş lâl.. kimse bu oyunu tek bir defa olsun
etmiyor ihlâl.. ruhların düştüğü hali mağlubiyetin timsalidir sanıyor, dönüp
maziye tırmanıyor, ne hicranlar neler anıyor.. ağaçlar taşlar ürperiyor, güya
aynalar her şeyi biliyor.. dolaşıyor mahremimizde nâmahrem.. zaman.. ah o
zaman.. kaldır diyor başını, senin hakkın değil mâtem..
Gidiyor zaman.. sadece gidiş
bileti olan.. siren sesi çalıyor bu anlarda.. aynısı bir de on kasımlarda..
yavaş yavaş dönmeye başlıyor demir tekerlekler.. raylar gıcırdıyor.. kompartımandan
sarkıyor bedenler.. ha düştü ha düşecek.. bugün diyor makinist, bundan sonraki
hayatın ilk günü.. bir güneş doğuyor batıdan.. bir çocuk tebessümü oturuyor
dudağımıza.. andıkça, yaşadıkça, yaşattıkça.. varlığı umut oluyor.. sancılanıyor
bir anne.. bir kız doğuyor.. martılar çığlık çığlığa.. ötede fakir bir çocuk
simidini ısırıyor.. cümleleri bölüyor zamana, kelimelerle oynuyor.. göğsüne
iliştiriveriyor harfleri, zamanı hediye ediyor.. aynı anda bir gemi demir
alıyor izmir’de bir limandan.. zeybek efenin dizleri kanıyor.. öylece gidiyor
zaman..
ve susuyor zaman.. “kan”A kana
susuyor..
“ah, ne çok sevmişim seni..”
16 Kasım 2011, Çarşamba
Sabaha karşı 03:02, Şişli’de bir
ev.. penceresine yağmur vuruyor..