1 Ocak 2010 Cuma

Hürriyet Kasidesi ve Namık Kemal

1840 yılında Tekirdağ'da doğan Vatan ve Hürriyet Şairi Namık Kemal'in en kuvvetli şiirlerinden biri olan Vatan / Hürriyet Kasidesi'nin asıl adı, Beslet-i Osmaniyye ve Hamiyyet-i İnsaniyye'dir. Besâlet Kasidesi, Kaside-i Besâlet diye de anılır.[1]

1867 yılında, Abdülaziz'in baskı yönetiminden kurtulmanın özlemini çeken bazı aydınlar, "Genç Osmanlılar Cemiyeti"ni kurmuşlardı. Namık Kemal'in de içinde bulunduğu bu cemiyet, "meşrutiyet"i gerçekleştirmek amacıyla çalışmaya başlamıştı. Ancak çok geçmeden Genç Osmanlılar, Avrupa'ya kaçmak zorunda kalmışlar, Fransa'ya gittikten bir süre sonra İngiltere'ye geçerek Londra'da "Hürriyet" gazetesini çıkarmışlar, özlemlerini çektikleri düşünceleri İstanbul'da duyurmaya başlamışlardı.

Namık Kemal'in aşağıda okuyacağınız "Hürriyet Kasidesi", onun "hükümet kapısı"ndan ayrıldığı ve Avrupa'ya gittiği dönemde yazılmış olabilir. Bu şiir, bir bakıma yazıldığı dönemde, Namık Kemal gibi aydınların öncülük ettiği çağdaş düşüncelerini anlatan bir şiir sayılır.

Burada o güne kadar üzerinde çok az durulan "yurt", "yurtseverlik", "hürriyet" gibi kavramlarla birtakım "toplumla ilgili düşünceler" ve "kişisel erdemler" dile getiriliyor; Yurdun mutlu yarınları için "halka hizmet" ve "doğruluk", başta gelir. Millet için fedâkarlık, erdemlerin en üstünüdür. Millî birlik ve düşünce hürriyeti ile bütün güçlükler yenilebilir. Yüce yaratılışlı bir millet olarak da bunları daha kolay yapabiliriz.

Kasidenin son beyitlerinde bu düşünceler yanında "hürriyet" ve "hürriyet"in değeri ile ilgili duygu ve düşünceler yer alıyor. Görülüyor ki bu kasidede, eski kasidelerde olduğu gibi bir kişinin ve yapılan işlerin değil; "toplumsal ve kişisel erdemler"in, "hürriyet"in övgüsü yapılmaktadır.

Şiirin hemen her mısrasında yabancı kelime ve tamlamalara rastlıyoruz. Bunlardan "hâk-i vatan", "ittihad-ı kalb-i millet", "meydan-ı hamidiyyet"... vb, Tanzimat edebiyatının getirdiği, yukarda sözü edilen düşünce ve kavramlarla ilgili sözlerdir.

Şiirin bütünündeki söyleyiş ise, kuru, öğretici, hikâye eden br söyleyiş değil; Namık Kemal'in yurtsever, fedâkâr, mert kişiliğine uyan coşkun bir hitâbet niteliğindedir.[2]


Hürriyet Kasidesi

Mefâîlün / Mefâîlün / Mefâîlün / Mefâîlün


Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten
Çekildik izzet ü ikbal ile bâb-ı hükûmetten

Çağın yöneticilerini doğruluk ve güvenlikten uzaklaşmış görüp
Şerefle ve mutlulukla hükümet kapısından ayrıldık.


Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan, mazlûma el çekmez iânetten

Kendini insan bilenler, halka hizmetten usanmaz;
Mert olanlar, mazlûmlara yardımdan el çekmez.


Hakîr olduysa millet, şânına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıymetten

Millet, hâkîr olduysa şânına noksan gelir sanma.
Cevher, yere düşmekle değerinden bir şey kaybetmez.


Vücûdun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gâm râh-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten

Vücudun mayasının hamuru, vatan toprağındandır.
Vücut, vatan yolunda aziyet ve sıkıntılardan toprak olursa (yani düşerse) ne gam!


Muini zâlimin dünyada erbâb-ı denaettir
Köpektir zevk alan, sayyâd-ı bi-insâfa hizmetten

Dünyada zâlimin yardımcısı, alçaklardır.
İnsafsız avcıya hizmet etmekten zevk alanlar, köpektir.


Hemen bir feyz-i bâkî terk eder bir zevk-i fânîye
Hayatın kadrini âli bilenler, hüsn-i şöhretten

Hayatın değerini şöhretin güzelliğinden üstün tutanlar ile
Geçici zevklere ebedî feyiz tercih edilir.


Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten

İnsanlarda hayatın uzamasına bunca düşkünlük nedendir;
İnsan, emaneti koruyacağı yerde ondan niçin menfaat bekler?


Cihânda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melâmetten

Kişi, dünyada herkesten kendini alçak görür, ayıplanmaktan kaçınır;
fakat, kendi nefsinden utanmaz.


Felekten intikam almak, demektir ehl-i idrâke
Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedâmetten

Akıllı ve bilinçli olanların, yaptıklarından pişman olup çalışmalarını artırması ve bunlardan ders alması,
felekten intikam almak demektir.


Durup ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millette
Çıkar âsâr-ı rahmet, ihtilaf-ı rey-i ümmetten

Başarının, üstünlüğün değeri, milletin gönül birliğinde durur;
Koruma ve kollama eserleri ise ümmetin düşüncesinin çarpışması ile çıkar.


Eder tedvîr-i âlem bir mekînin kuvve-i azmi
Cihân titrer sebât-ı pây-ı erbâb-ı metânetten

İktidar sahibi bir kişinin azim gücü, dünyanın bir düzene girmesini sağlar;
Metanet sahibi kişilerin ayaklarını sağlam basması ile cihan titrer.


Kaza her feyzini her lütfunu bir vakt için saklar
Fütûr etme sakın milletteki za'f u betâetten

Kader, her feyzini, her lütfunu bir zaman için saklar;
Milletteki gevşeklikten, zayıflıktan sakın korkma!


Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdâmı
Felekte baht utansın bi-nasib- erbâb-ı himmetten

Zincire vurulmuş aslana ayaklarının güçsüzlüğü töhmet değildir;
Bu dünyada nasipsiz himmet sahiplerinden talih utansın.


Ziya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir
Hicâb etsin tabiat yerde kalmış kâbiliyetten

Işık yüksekliğin doruğundan uzaksa çaresizliktendir;
Tabiat yerde sürünen kabiliyetten utansın.


Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim
Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten

Biz, o Osmanlılar boyunun ulu soyundanız;
Mayamız, bütünüyle şehadet kanıyla karılmıştır.


Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim
Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten

Biz o yüce hamiyetli, çalışkan ve güçlü kişileriz ki
Bir küçük aşiretten dünyaya hükmeden bir devlet meydana getirdik.


Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette
Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten

Biz, o yüce yaratılışlı milletiz ki
Hamiyet meydanında ayaklar altında toprak olmaktan bize ölüm daha iyi gelir.


Ne gâm pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir cân için meydân-ı gayretten

Hürriyet mücadelesi, korkulu ateş olsa ne dert;
Yiğit olan bir insan, gayret meydanından kaçar mı?


Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın
Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten

Cellâdın can yakan kemendi acımasız bir ejder bile olsa,
Yine bin defa esaret zincirinden daha iyidir.


Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten

Felek, her türlü eziyet yollarını toplasın gelsin,
Millet yolunda hizmetten dönersem kahpeyim.


Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki aladır vezâretten sadâretten

Bu yolda çektiğim acılar, sıkıntılar anılsın;
Bunun en basit zevki bile vezirlikten, sadrazamlıktan daha iyidir, yücedir.


Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim
Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten

Vatan, bir vefasız alaycı sevgiliye dönmüş,
Aşkına bağlı olanları gurbet acılarından ayırmıyor.


Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir
Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten

Korkudan, yalvarma yakarmadan uzağım;
Benim yanımda görevim menfaatimden,
Hakkım hükûmetin kötü niyetlerinden daha üstündür.


Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ye bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten

Ey adaletsiz, milletin yiğitleriyle mücadeleden sakın;
Senin zulmünün kılıcı hamiyet kanının ateşi karşısında erir.


Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten

Zulümle, cefâ ile hürriyeti yok etmek ne mümkün.
Gücün varsa çalış, insanlıktan anlayışı kaldır.


Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te'sir-i sıkletten

Gayret cevheri, gönülde elmas cevherine benzer.
Basıncın şiddeti, ağırlığın tesiriyle ezilmez.


Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

Ah, ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne gözbağcıymışsın.
Gerçi esirlikten kurtulduk, (fakat) aşkının esiri olduk.


Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten

Gönülleri çekmek kuvveti, şimdi senindir (yani herkesin sevgilisi sensin), güzelliğini gizleme.
Güzelliğin, halkın bakışlarından sonuna kadar uzak olmasın.


Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl
Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten

Ah, ey geleneğin ümidi, ne candan sevgiliymişsin.
Dünyayı bin (türlü) keder ve sıkıntıdan kurtaran sensin.


Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten

Devlet devri senindir (yani, mutluluk çağı gelmiştir), dünyaya sözünü geçir.
Allah, bahtlılığını her türlü felaketlerden korusun.


Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten [1]

Ey yaralı kızgın aslan, senin gezdiğin nazlı sahrâlar, zulüm köpeklerine kaldı.
Artık bu gaflet uykusundan uyan.

Kaynaklar:

[1] Dursun Gürlek, "Namık Kemal, Hayatı-Sanatı-Eserleri", Boğaziçi Yayınevi, İstanbul. Ocak 1988, s.103.
[2] Özdemir Sarıca - Mahir Ünlü - Ömer Özcan, Türk Dili ve Edebiyatı III, İnkılap Yayınevi, 1995, İstanbul. s. 65.
[3] Kenan Akyüz, "Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi", İnkılap Yayınevi, İst. 1985, s.61-63.
http://tarihimiz.net/v3/Haberler/Edebiyat/Namik-Kemal-ve-Hurriyet-Kasidesi-Aciklamasi.html
.

Hiç yorum yok:

Son Konular

Son Yorumlar


" Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten, Çekildik îzzet-û ikbâl ile bâb-ı hükûmetten !.. "